Sendikacılık, memurların veya çalışanların haklarını korumak, çalışma koşullarını iyileştirmek ve işverenlerle toplu pazarlık yapmak için bir araya gelerek sendikalarda örgütlenme ve faaliyet yürütme sürecidir.

Bana göre sendikacılık, bilim ışığında akılcı bir duruş sergilemektir. Sendikalar, üyelerinin taleplerine göre hareket etmelidir. Eğer bir sendika, işverenin veya bir siyasi partinin kimliğine göre davranıyorsa, bu sendikaya “yandaş sendika” denir. Gerçek sendikacılık, siyasi yakınlık gözetmeden, hatta kendisine yakın bir iktidara karşı bile grev yapabilme cesaretini göstermektir.

Peki, ülkemizdeki memur sendikaları bu sınavı geçiyor mu? İzlediğim kadarıyla, çoğu zaman “Zam düşük oldu ama sosyal haklar aldık” nakaratını tekrarlıyorlar. Ancak memurlar artık bu söylemlere inanmıyor. Koltuk sevdası mı, saltanat mı devam ediyor? Sendikalar, bazı gerçekleri ya bilmiyor ya da açıklamak işlerine gelmiyor.

5 Eylül 2024 tarihli, 32653 sayılı 1. Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı’na bakalım: Orta Vadeli Program (2025-2027) Onaylanması Hakkında Karar (Karar Sayısı: 8906). Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri (I Sayılı Cetvel) 2025 yılı bütçe teklif tavanında personel giderleri 3 trilyon 28 milyar 727 milyon TL. 2026 yılı için ise bu rakam 3 trilyon 583 milyar 430 milyon TL.

2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu, Aralık 2024 tarihli ve 32769 sayılı 1. Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlandı ve personel giderleri yine 3 trilyon 28 milyar 727 milyon TL olarak belirlendi. Ekonomide bu kadar sorun varken, bu personel giderleri sendikaların taleplerine mi, yoksa hükümetin, yani işverenin isteğine mi göre artıyor?

Cevap belli: Hükümet ne derse o! Sendikalar, bu tabloya rağmen ya görüşmelere katılıp imza atmıyor, ya “imzaladım ama şerh düştüm” diyor, ya da “Zam düşük oldu ama sosyal haklar aldık” diyerek memuru oyalıyor. Sonuç? Memur yoksullukla boğuşurken, bazıları koltuğunu koruyor, saltanata devam ediyor.

Enflasyon gerçeği ve memurun çaresizliği!

Enflasyon can yakmaya devam ediyor. TÜİK’e göre Temmuz 2025’te yıllık enflasyon %33,52, ilk yedi ayda %19,07. İstanbul Ticaret Odası (İTO), yıllık enflasyonu %42,48, gıda enflasyonunu %1,03 olarak açıkladı. ENAG ise gerçeği daha net ortaya koyuyor: Yıllık %65,15! Hükümet, enflasyonun düşeceğini, 2026’da %5’lere ineceğini söylüyor. Ama aynı hükümet, emlak vergisine 5-10 kat zam planlıyor. Bu nasıl bir çelişki? Memur, ekmeğin fiyatını biliyor: Ankara’da, İzmir’de ekmek 15 TL’yi geçti. Peki, sendika başkanları biliyor mu? Şüpheli!

Sahte sendikacılık mı var?

Ülkemizde sahte diploma, sahte doktor, sahte bal, sahte her şey var. Peki, sahte sendikacı yok mu? Memurun sırtından koltuk kapan, işverenle el altından anlaşıp hak aramayan sendikalar, bu sahteliğin bir parçası değil mi? Ama memur uyanıyor! Sosyal medyada birleşip haklarını arıyor, sesini yükseltiyor. Bu, sendikacılığın artık eskisi gibi olmayacağının habercisi.

Sonuç: Memur ayakta, sendikalar nerede?

Sendikalar, memurun yoksulluğunu, enflasyonun ağırlığını görmezden geliyor. Hükümetin sunduğu kırıntılarla yetinip “sosyal hak” masalı anlatıyorlar. Ama memur, ekmeğin, kiranın, faturanın derdinde. Sendikacılık, hak almak için mücadele etmektir, koltuk sevdası değil. Memur, sosyal medyada örgütlenerek bu gerçeği haykırıyor: Artık yeter! Sendikalar ya bu sese kulak verecek ya da tarih sahnesinden silinecek. Seçim onların!