Memur sendikalarının bir günlük eylemleri, kamuoyunda yankı uyandırdı, ancak sendika başkanlarının telaşlı ve çaresiz tavırları dikkat çekti. Bunun temel nedeni, memurların sosyal medyayı aktif bir şekilde kullanması. Artık memurlar, gelişmeleri anlık takip ediyor, sorularına internetten yanıt buluyor, araştırıyor, yorum yapıyor ve paylaşıyor. Eylemlerdeki başarı, memurların bilinçli duruşundan kaynaklanıyor. Ancak mevcut sendikalaşma modeli, bu haliyle hak mücadelesinde yetersiz. Peki, sorun nerede ve memur sendikaları ne yapmalı?

Sendikal Yapının Zaafları ve Reform İhtiyacı

Grev hakkı, sendikacılığın temel taşıdır; onsuz etkili bir mücadele mümkün değildir. İşverenin aidat ödediği bir sendikalaşma modeli, bağımsızlığı zedeler ve sağlıklı bir yapı kurmayı engeller. Sendikalar, acilen yapısal bir dönüşüm geçirmeli.

Siyasi partilerin gölgesinden çıkarak üye odaklı bir yaklaşım benimsemelidir. Sendika yönetimleri, en fazla iki dönem görev yapmalı; başarısız kadrolar yıllarca koltuk işgal etmemelidir. Üyelik, tayin ya da makam vaadiyle değil, güçlü toplu sözleşmelerle sağlanmalıdır.

Memurlar da bu süreçte aktif rol almalı. Sendikalara üye olup, içeride mücadele vermeli, başarısız yönetimleri değiştirerek genç ve dinamik kadrolara fırsat tanımalıdır. Ancak böylece sendikalar, memurların haklarını savunabilecek bir güce kavuşabilir.

Hakem Kurulu’nun Çıkmazı

4688 Sayılı Kanun, toplu sözleşmede uzlaşmazlık durumunda yetkili sendikanın Hakem Kurulu’na başvurabileceğini söylüyor. Ancak bu kurul, 11 üyesinden 7’sinin Cumhurbaşkanı tarafından atanması ile tarafsızlıktan uzak. Geçmişte, örneğin 7. Dönem Toplu Sözleşme’de, Hakem Kurulu hükümetin teklifini aynen onayladı. Bu yapı, memurların lehine karar üretmekten çok, hükümetin elini güçlendiriyor. Dolayısıyla, yetkili sendikanın Hakem Kurulu’na gitmesi, memurların çıkarına hizmet etmeyebilir.

Hakem Kurulu’na Gidilmezse Ne Olur?

Kanunun 29. ve 31. maddelerine göre, uzlaşmazlık durumunda Hakem Kurulu’na başvurulmazsa, memurların mali ve sosyal hakları TBMM bütçe görüşmelerinde genel hükümlere göre belirlenir. Bu, memurlar için bir fırsat olabilir. Ağustos’ta “oldu bitti” ile dayatılan toplu sözleşme yerine, Ekim ayına kadar TBMM üyelerine yönelik bir baskı kampanyasıyla memur ve emeklinin durumu anlatılabilir. Kamu İşveren Heyeti, genel hükümlere göre karar alabilir; ancak bu süreçte sendikaların stratejik ve proaktif hareket etmesi şart.

Strateji ve Risk Planı Eksikliği

Sendikalar, düşük zam tekliflerine karşı eylem planlarını hazırladı mı? Kriz çıkmasını bekleyip sonradan çözüm aramak, memura pahalıya patlıyor. Sendikalar, risk planlarını hazır etmeli, üyeleriyle şeffaf bir iletişim kurmalı ve Hakem Kurulu’na gitmeme seçeneğini cesurca değerlendirmelidir.

TBMM bütçe görüşmeleri, memurların haklarını savunmak için bir platform olabilir, ancak bu, sendikaların üyeleriyle birlikte güçlü bir baskı stratejisi geliştirmesini gerektirir. Kamu İşveren Heyeti, Hakem Kurulu’na kendisi başvurabilir ve mevcut yapısıyla kurul, hükümet lehine karar verebilir. Bu nedenle, sendikaların alternatif senaryolara hazırlıklı olması hayati.

Sonuç: Cesur Adımlar Şart

Grev hakkı olmadan sendikalaşma, bir arpa boyu yol alamaz. Memur sendikaları, yapısal reformlarla güçlenmeli, siyasi etkilerden sıyrılmalı ve üyelerine güçlü toplu sözleşmeler sunmalıdır. Hakem Kurulu’nun mevcut yapısı, memurların lehine sonuç üretmekten uzak.

Sendikalar, bu çıkmaz yerine TBMM sürecini etkin kullanmalı, düşük zam dayatmalarına karşı risk planlarını devreye sokmalıdır. Memurlar, sendikalara katılarak ve mücadele ederek değişimi tetiklemelidir. Grevsiz sendikalaşma, bir hayalden ibarettir; memurlar ve sendikalar, bu gerçeği içselleştirerek haklarını kararlılıkla savunmalıdır.