Yeni Şafak gazetesi yazarı Ahmet Ünlü Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığına yeniden dört yıllığına seçilen Prof. Dr. Erol Özvar’ın önünden duran yedi kritik konuyu masaya yatırdı.

Ünlü yazısında;

Kişilere özel ilanlar,

Üniversitelerdeki nepotizm,

Her üniversite için Sayıştay’ın düzenlediği raporlar,

Üniversitelerdeki sözlü sınavlar,

Üniversitelerdeki sınavsız atamalar,

Rektör atamasında yaşanan sorunlar ve

Rektörler için atama ve görevden almalarda başarı kriterlerini detaylı bir şekilde masaya yatırdı.

Ünlü yazısında şunlara yer verdi:

Kamu Kesimi Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Anlaşma Protokolünün tam metni
Kamu Kesimi Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Anlaşma Protokolünün tam metni
İçeriği Görüntüle

1- Kişilere özel ilanlar kökten çözüme kavuşturulmalı

YÖK Basın Müşavirliği vasıtasıyla bizlere gelen faaliyetler kuşkusuz oldukça önemli ve bu çalışmaları takdir ettiğimizi belirtmek isterim.

YÖK’e zaman zaman yöneltmiş olduğumuz eleştirilerin başında kişiye özel ilanlar gelmektedir. YÖK’ün bu tür ilanlardan rahatsız olduğunu ve çözüm üretmeye çalıştığını biliyoruz. Ancak hala bu tür ilanlara rastlamamız kalıcı bir çözüm üretilemediğini göstermektedir. Öyle ki bazı ilanlarda sadece alınacak akademisyenin adına yer verilmediğine şahit oluyoruz. Halbuki yıllar önce YÖK bu konuyu gündemine almış ve kişiye özel ilanları engellemeye yönelik düzenleme yapmıştı.

Bilim yuvası olan üniversitelerin hiçbir kural tanımadan kişiye özel ilanlara hala devam ediyor olması ilanlar için bir kontrol mekanizması olmadığını ve bu tür ilanları yayımlayanlar hakkında caydırıcı önlemler alınmadığını düşünmemize sebep oluyor.

Yaşananlar bize YÖK’ün sistem kurmadan yola devam ettiğini gösteriyor. Halbuki kurulacak sistemle üniversitelerin kişiye özel ilanlarının önüne kalıcı olarak geçilmesi mümkündür.

2- Üniversitelerde nepotizme geçit verilmemeli

Akademik kadrolara atamalarda önemli gelişmeler olmasına rağmen hala atılması gereken adımlar bulunmaktadır. Geçmişten günümüze akademide eş dost ataması bilindik bir yöntemdir. Keşke bu konuda ciddi bir çalışma yapılsaydı da cümle alem detaylarını duymuş olsaydı. Ancak eş dost atamasına ilişkin ciddi bir akademik araştırmaya ve çalışmaya rastlamadım ama belki de yapılmıştır.

Üniversitelerde geçmişe göre nepotizm alanında büyük iyileştirmeler yapılmıştır. Ancak üniversitelerin çoğalması yapılan iyileştirmeleri yetersiz hale getirdiği için hala hakları yenilenlerin feryatları yükselmektedir. Sistemsel düzenlemeler kaçınılmaz hale gelmiştir.

Bunun için YÖK tarafından yapılacak bilimsel çalıştaylarla konu masaya yatırılmalı ve köklü çözümler için sistem oluşturulmalıdır.

3- Her üniversite için Sayıştay’ın düzenlediği raporlar masaya yatırılmalı

Sayıştay tarafından üniversitelerle ilgili denetimler her yıl yayınlanmaktadır. Bu raporlarda üniversitelerde ihalelerden tutunda atamalara kadar yapılan birçok olumsuzluğa rastlamaktayız. Demek ki üniversitelerde sistemsel sorunlar bulunmaktadır.

Üniversitelerin en az beş yıllık Sayıştay raporları incelenerek sık rastlanan hata ve usulsüzlükler analiz edilmeli ve mevzuattan kaynaklanan açıklıklar varsa buna dönük çözümler üretilmeli ya da usulsüzlük yapılan üniversite yönetimine ciddi yaptırımlar uygulanmalıdır.

4- Üniversitelerdeki sözlü sınavlar masaya yatırılmalı

YÖK’ün üniversitelerdeki sözlü sınavları masaya yatırması ve objektif kontrol mekanizmaları kurması kaçınılmaz hale gelmiştir. Nitekim basında yer alan haberler bir bütün olarak incelendiğinde üniversitelerdeki her düzey sözlü sınavların bir sistem dahilinde analiz edilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir.

Araştırma görevlisi sınavından tutun da görevde yükselme sınavlarına kadar birçok sınavın masaya yatırılarak çıkan sonuca göre geleceğe dönük projeksiyon oluşturulması gerekmektedir. Objektif kriterlerle anılması gereken üniversitelerin bu tür olumsuzluklarla anılması doğrusu üzücüdür.

Talep edilmesi halinde çözüm için her türlü desteği hiçbir maddi beklenti olmadan vereceğimizi buradan belirtmek isterim.

5- Üniversitelerdeki sınavsız atanan kadrolar masaya yatırılmalı

Sayıştay raporlarına bakıldığında üniversitelerdeki sınavsız atanan idari kadroların görevde yükselme sınavı ile atanan idari kadroları adeta sıçrama tahtası olarak kullandığı görülmektedir.

Ancak geçen bunca zamana rağmen YÖK tarafından bu konularda istenen adımların atıldığını duymadık. Daha açık ifadeyle Sayıştay raporlarının tek tek incelenerek ortaya çıkan eleştirilere nasıl bir tedbir alınacağı ve açık kapıların nasıl kapatılacağına dair bir çalışma yapıldığını görmedik ve duymadık.

Özetlemek gerekirse şu ana kadar sınavsız kadroların sıçrama tahtası olarak nasıl kullanıldığı ayan beyan ortada iken bu konuda çözüm odaklı bir çalışma olup olmadığını duymadık. Şayet varsa faydalanmak isteriz.

6- Rektörler için atama ve görevden almalarda başarı kriterleri belirlenmeli

Üniversitelerin başarısında rektörlerin başarısı tartışmasızdır. Birçok başarılı üniversitenin arkasında rektörlerin olduğunu cümle alem bilmektedir ve bu üniversiteler de rektörlerin isimleriyle anılmaktadır. Bunun için hem rektör atamalarında hem de atananların görevde kalıp kalmamasında başarı kriterleri oluşturulması gerektiğini düşünüyoruz.

Üniversiteler sıradan kamu kurumları olarak görülmemelidir. Kaldı ki YÖK’ün birçok üniversitenin fotoğrafını çekecek veriye sahip olduğunu düşünüyorum.

7- Rektör atamasında yaşanan sorunlar çözülmeli

Üniversite kurulmasına ilişkin kanunlara bakılınca kadro cetvelleri arasında rektör kadrosuna yer verilmediği görülmektedir. Bu nedenle rektör atamalarında rektör kadrosu olmadığı için esasen atama rektör kadrosuna yapılmamaktadır. Hal böyle olunca da üniversitelerin profesör kadrosunda olan öğretim üyeleri rektör olarak atandığında kanunla rektörler için öngörülen mali haklardan yararlanmakta ama profesör kadrosunu hala işgal etmektedirler. Biraz garip gelebilir ama durum budur. Bu durumun kadro mantığına çok da uymadığını ifade etmemiz gerekiyor.

Bu nedenle açıktan rektör olarak atananlar veya başka kurumların kadrolarında bulunanlardan profesör unvanı olmakla birlikte profesör kadrosunda olmayanlar açısından ciddi bir sorunla karşılaşılmaktadır. Çünkü ödemelerin yapılmasında ister istemez sıkıntı olabilmektedir. Özellikle en büyük sorun vakıf üniversitelerinde görev yapan öğretim üyelerinin veya başka kurumlarda olanların devlet üniversitelerine rektör atanmasında yaşanmaktadır. Rektör atanması yapılan devlet üniversitelerinde profesör kadrosunda olmayanlar için kişiye özel ilana çıkılarak bu kişilerin profesör kadrosuna atanması gibi garip bir durumla karşılaşılabilmektedir.

Sonuç olarak ortada sistemsel bir sorun olduğu dikkate alınarak 2547 sayılı Kanun’da veya 2914 sayılı Kanun’da gerekli değişiklik yapılarak sorunun kökten çözülmesi sağlanmalıdır.

YÖK Başkanı’nın yeni döneminde bu sorunların öncelikle çözüme kavuşturulması gerektiğini düşünüyorum.