Buna göre mevcut emeklilik sistemlerinde dengeyi bozan unsurları beş başlık altında şu şekilde sıralayabiliriz:
1- Prime esas kazanç alt ve üst sınırları arasındaki oranlar yıldan yıla değişiklik göstermiştir. Bazı yıllarda asgari ve azami prime esas kazançlar arasındaki oranlar; 1,6 ila 7,5 arasında farklılık göstermiştir,
2- Aylık hesabında çok önemli bir kriter olan prime esas kazançlar aylık bağlama işlemlerinde farklı şekilde değerlendirilmektedir. Sigortalıların ortalama aylık veya yıllık prime esas kazançlarının tespitinde, sigortalının işten ayrılmadan önceki son 3, 4, 5, 10 yıl veya tüm çalışma hayatında geçen sürelerin prime esas kazançları farklı şekilde dikkate alınmıştır.
3- Prime esas kazanç tutarlarının ilgili yıldaki değerinin olduğu gibi alınmak yerine aylık talep tarihine enflasyon ve büyüme hızı kullanılmak suretiyle güncellenmesi olumlu olmakla birlikte bugün gelinen noktada yaşanan sorun, ilgili yılın prime esas kazancının değerinin, bugüne TÜFE ve GH ile güncellenmesinde, bugünkü olması gereken değere ulaşamaması hatta neredeyse yüzde 50’sine denk gelmesidir. Diğer bir ifadeyle, kazancın ait olduğu yıldaki değerini bile koruyamaması.
4- Her sistemde sigortalıların ortalama yıllık prime esas kazançlarının ne kadarının kendilerine emekli maaşı olarak bağlanacağını gösteren aylık bağlama oranına ilişkin kuralların değiştirilmesi, taban oranların büyük ölçüde kaldırılması ve sigortalının yaşının bu oranın tespitinde dikkate alınmaması.
5- Bağlanan emekli aylıklarının artırılmasında kural dışı artışların (refah payı adı altında ek oransal artışlar veya seyyanen zamlar) verilmesi aylık bağlama sistemini bozmuş ve içinden çıkılamaz duruma getirmiştir.