TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ'in ortak zam talebini 27 Şubat'ta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına sunmasıyla başlayan görüşmeler kapsamında, işçi ve işveren tarafı 16 ve 24 Nisan ile 16 Mayıs'ta TÜHİS'in ev sahipliğinde bir araya geldi. Toplantıların sonucunda işveren tarafından hiçbir teklif gelmedi. TÜHİS gerekli çalışmaları yaptıktan sonra teklifini sunacağını belirtti.
Şuana kadar işveren tarafının teklifinin T’si dahi gözükmedi. Haliyle de işçi kesiminin sabrı tükeniyor. Gelecek teklifin işçi kesimini memnun etmesi de oldukça zor görünüyor.
Diyebilirsiniz ki işçi kesiminin sabrı tükenirse ne olacak ki? Doğrusunu söylemek gerekirse işçi kesiminin yapacağı çok fazla bir şey yok. Grev hakkı var diyebilirsiniz. Kullanamadıktan sonra varsın olsun.
Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay yaptığı açıklamada işçilerin vereceği karara göre hareket edeceklerini ifade etmişti. Açıkça işçiler eylem derse eylem grev derse de grev yapacaklarını belirtmişti.
Ancak grev hakkının kullanılması oldukça zor. Çünkü işyerlerinde grev oylaması yapılarak çıkacak sonuca göre grev yapılıp yapılamayacağı ortaya çıkmaktadır. Yani grev kararını işçiler vermektedir. Grev kararı alınması halinde greve gidilirse işçilerin ücret almamayı göze alması gerekmektedir. Ayrıca her sektörde de grev hakkı kullanılamamaktadır.
Bu şartlar halinde grev kararı oldukça zor hatta imkansıza yakın gibi duruyor. Grev kararı alınmaması halinde ise konu Yüksek Hakem Kuruluna gitmektedir. Bu nedenle 600 bin kamu işçisinin kaderini Yüksek Hakem Kurulu belirleyecek gibi görünüyor.
İşçi kesimi, günlük en düşük brüt ücretin 1800 liraya çıkarılmasını, 2025'in ilk 6 ayı için yüzde 50, ikinci 6 ayı için yüzde 25 zam yapılmasını ve bu artışlara ek olarak yüzde 10 refah payı verilmesini talep etmişti. Şuana kadar bu talepler karşılık görmedi.