Aslında uzun süredir yazıp çiziyoruz; işçi ve işveren heyetleri anlaşamazsa son sözü Yüksek Hakem Kurulu söyleyecek. Bu tablo iç açıcı olmasa da gidişatı görmek için kahin olmaya gerek yok.
Bakan Işıkhan’ın geçtiğimiz hafta kameralar karşısında açıkladığı zam teklifi işçi kesimini kısmen de olsa rahatlattı. Teklifin sendika yönetimlerinde tartışılması bekleniyordu ki, bir anda işveren tarafının bu tekliften vazgeçtiğine dair haberler kulislere düştü. İşçi kesimi henüz bu teklifi tartışmaya başlamamışken geri çekildiği iddiası, doğal olarak büyük bir hayal kırıklığı yarattı.
Ortada henüz resmi bir açıklama yok ama dumanın çıktığı yerde mutlaka bir ateş vardır. Türk-İş Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar’ın sözleri de oldukça net: “Geçen hafta Bakan’dan aldığımız teklifi kamuoyuna açıkladık. Hükümetin teklifi geri çektiğine dair bize resmi bir bilgi gelmedi. Devletin bakanına güvenmeyeceğiz de kime güveneceğiz? Devlet sözünden vazgeçmemeli. Verilen sözün peşindeyiz.”
İşveren tarafının önerdiği teklif daha sendikalarda oylanmadan geri çekildiği iddiaları kuşkusuz moral bozucu. Bu süreçte belirsizliğin büyümesi de hayra alamet değil. Ağar’ın da vurguladığı gibi devletin bakanının sözünden dönmesi düşünülemez. Eğer gerçekten geri adım atılırsa, Bakan Işıkhan’ın yapması gereken belli: Affını istemek. Çünkü böyle kritik bir konuda zikzaklar hem devlete hem de sürece güveni zedeler.
Basına yansıyan kulis bilgilerine göre yeni teklif, yüzde 11 zam ve Temmuz–Aralık dönemi için oluşacak enflasyon farkını içeriyor. Ancak bu yöntem, gerçekleşen değil beklenen enflasyona göre artış öngördüğü için kamu işçileri açısından ciddi kayıplara yol açabilir.
Hem işçi hem işveren tarafının canının fena halde sıkkın olduğu ortada. Sürecin nereye varacağını bekleyip göreceğiz. Ama tablo şimdilik “kesintisiz belirsizlik” olarak duruyor.